9 Temmuz 2013 Salı

Rusya ne istiyor?

Bismillahirrahmanirrahim
Şu deli Peter dedikleri Rus imparatorun hedefi Rusya’yı dünyada bir numara yapıp dünyaya hükmetmekti. Şimdi Avrupa ve Asya arasında tutulmuş durumdalar ama hayalleri sıcak denizlere varmak.

Ve Rusya çok iyi biliyor ki, kim orta doğuyu kontrol ederse üç kıtayı Avrupa, Asya ve Afrika’yı kontrol eder. Orta doğu hem zahir hem batın güç merkezidir. Ruslar'ın hayali oraya gelmektir. Tek engelleri Türkiye ve eskiden Osmanlı İmparatorluğu'ydu. Bu güçlü imparatorluğu bertaraf etmeye çalışıyorlardı ki güneye Hint Okyanusu’na ve orta doğuya yollar açılsın. O zamanları Osmanlı İmparatorluğu vardı. Şimdi ise yolu kesen güçlü Türk Devleti var.

Türk ordusu Kuzey Irak’a girince, Ruslar “Irak bölgelerine girmek uluslararası yasalara karşı diyecekler, niye girdiniz?” diyecekler. Çünkü Bağdat ile Rusya arasında karşılıklı bir askeri yardım anlaşması var ve Rusya şimdi tüm gücünü topluyor ve hazırlanıyor. Türk ordusu Irak’a girdiği vakit, Ruslar kuzeyden gelecekler.

Bu Rusya’nın son şansı yüz yıllarca sürdürdükleri hayali gerçekleştirmeye. Bu fırsatı kaçırırlarsa biliyorlar ki Rusya yerine Amerika dünyaya hüküm sürüp orta doğuyu tamamen kontrol altına alacak – son fırsat Ruslara. Ve şimdi aniden gelmeye hazırlanıyorlar.
Amerikanlar Bağdat’ın işini hızlı bitirip Suudi Arabistan’a gidecekler çünkü ordaki yönetimden mutlu değiller. Emir Abdullâh ve yardımcıları Amerika’ya karşılar. O yüzden Amerika Suudu Arabistan’ı zamanı gelince üç parçaya bölecek. Birinci bölge kutsal yerler. Bu yerler Haşemilere verilecektir. Aynı eskiden olduĝu gibi. Ahlu l’simma wa l-jamâ Mekke ve Riyad yerlerini kontrol altına alacak. Diğer bölgeler anlamsız.

Sonra Amerikanlar Iran’a geçip işini bitirecek. Suriye ellerini havaya kaldıracak. Amerika’ya karşı gücü yok. Suriye, Lübnan ve Mısır Amerika’ya karşı savaşmaya güçleri yok.

O bölgede en önemli ve en tehlikeli hareket Ruslar'ın hareketi olacak. Kendilerini hazırlıyorlar. Asya ve Avrupa’dan da destek bekliyorlar. Avrupa’nın solcularından bekliyorlar. Chirac ve akılsız Alman başbakanın günleri sayılmıştır. Chirac Ingiltere’ye de karşı bir tehlike. Akdeniz'de bulunan Amerikan gemilerini ateşe tutabilir. O yüzden burdan oraya gidiyorlar…
Ama X. söyledi ki bana Rus ordusu Türkiye’nin sınırlarına gelmiş. 800.000 Rus askeri Karabağ bölgesinde toplanıyor. Güçlü bir ordu topluyorlar ve bekliyorlar. Türk ordusu ise Trakya’dan birlikler alıp güneye gönderiyor. Böylece Ruslar'a İstanbul’a girmek kolay olacaktır.
İstanbul boş olacak. Askerlerin coğu Amuk denilen bölgede olacaklar. Burası Aleppo’nun kuzeyinde bir yer. Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) bir hadisine göre bu bölge büyük savaşın olacağı yer. (Melhame-i Kübra -Armageddon) Amerikan Hava Kuvvetleri'nin Üssü bulunduğu İncirlik şehrinin altında bulunuyor bu Amuk ovası. Bu ova beklenen büyük harbin yeri olacak.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) der ki “bani asfar” yani kırmızı başlılar (koministler) Amuk ovasına gelecekler. 80 birlik olacak ve her birinde 12000 asker. X’in haberine göre şimdi 800.000 asker Türkiye sınırlarında bekliyor. Gelecekler. Amerika gelince, diğerleri de gelecek ve bölge kilitlenecek.

O yüzden Amerika Irak’ın işini çabuk bitirmeye bakacak. Onlar da Rusları bekliyor. Çok asker dolu uçak gemileri geliyor İskenderun’a. Ordular toplanıyor o bölgede. Ve Allah biliyor doğru sayıları ne kadar…

Büyük Şeyh hep bana anlatıyordu Şam’dan da Amuk ovasına Ruslara karşı savaşacak bir güç gelecek diye. Bu ordu üç bölümden olacak: Birinci birlik kaçacak çünkü savaşmaya halleri yok. İkinci birlik savaşacak ve şehit düşecek. Sonra üçüncü birlik çıkacak yola. Allah’tan manevi destek yetişecek ve bu birlik Rus ordusunu darmadağın edecek. Türkiye’ye yollar açılacak. Ruslar bu bölgeden düşecekler. O sırada Alman’lar Avrupa’dan Rusya’ya ve Japon’lar Asya’dan Çin’lere saldıracak… Ve yine bir hadis derki "Al-Malhamat al-kubrâ" (büyük savaş) ve Konstantinopel’in ikinci fethi 6 ay içinde olacak diye. Yedinci ayda Deccal cıkar.
Deccal ordusunu yahudiler ve şerefsiz kadınlardan toplar. Sonra Mehdi Aleyhisselam ve Seyyidina İsa çıkarlar ve Deccal ve inanmayanların işlerini bitirirler… 40 gün sürer Deccal’ın hükmü. Horosan’dan cıkar. Şu an kendisi Hint okyanusun’da bir görünmeyen adada (melekler tarafından) tutuluyor. Zamanı vakti gelince Hindistan’dan gelip, Iran’a ve Horasan’a yürüyecek. Tüm dünyayı gezecek. Gezisi Şam kapularında son bulacak. Seyyidina İsa gelip Deccal’ı öldürecek. Başka kimse deĝil.

Allah bizleri Deccal ve askerlerinden ve yardımcılarından korusun.. her yerde bulunan kötü insan kaynayan kötülük merkezlerine ateş yarısın...

el-Fatiha
25 Şubat 2003

Melhame-i Kübra

Melhame-i Kübra, kelime manası olarak çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelmektedir. İbranicede har-megido: Megido dağı'dır. Burası, Yahudiler ve Evanjeliklerin kıyamet savaşının kopacağına inandıkları yerdir.
Akdeniz'den 15 mil içeride, Telaviv'den 55 mil kuzeydedir. Kitabı Mukaddes'te (16/16): "ve o, onları hep birlikte İbranicede Armagedon denilen bir yerde topladı" denilmektedir Revelation'da.
Bu savaşı nükleer savaş şeklinde yorumlayanlar vardır, Ezekiel 38 ve 39.
bölümleri temel alarak: "Çok şiddetli yağmurlar ve dolu, yangınlar ve kükürdün kaynaması, dağların düşmesi ve yüksek kayaların çöktüğü depremler.. " İslam eskatolojisinde ise ahir zamanda gerçekleşeceğine inanılan Deccal ile İsa arasındaki savaşa verilen isimdir. Hristiyan inanışında bu savaşa Armagedon adı verilmektedir.
İslam'da Deccal denilen büyük fitneden bahsedilirken, Muhammed'den önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmiştir. Deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve 'Rablık' iddiasında bulunacaktır. İslam kaynakları 70.000 yahudinin Deccala tabi olacağını yazar. İsa ikinci defa avdet edecek ve deccalle savaşarak onu yenecektir. Bu savaşın gerçekleşeceği yer ise atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği haber verilen Amik Ovası'dır. Amik Ovası Torosların eteklerinde yer almaktadır. Kurtuluş Savaşı'ndaki Sakarya Meydan Muharebesi Atatürk tarafından bu isimle anılmıştır.
ABD başkanı Ronald Reagan, 1980 ve 1983'deki konuşmalarında Armagedon'u telaffuz etmiş, "Armagedon'u yaşayacak nesil biz olabiliriz" demiştir.
Yasin Sezgin - Yazar Hakkında:
Bu makale çeşitli kaynaklardan derlenerek toplanmıştır.

8 Temmuz 2013 Pazartesi

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

20. yüzyılın ilk yarısı Osmanlının da ortadan kaldırılmasıyla birlikte dünyanın geleceğinde İslam Medeniyetinin söz sahibi olma gücü kalmadı. Müslümanlar her coğrafyada deyim yarindeyse bir ölüm kalım mücadelesi verdiler. Neredeyse yok oluş felaketi ile karşı karşıya kaldılar. Ancak yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte bu karabasan dönemi yavaş yavaş sona erdi ve hatta müslüman toplumlar yeniden tarihin yapımında kurucu aktörler olarak kilit rolü oynama azmi, çabası ve iradesi göstererek yeni bir sıçrama döneminin eşiğine geldiler. Yüzyılın ilk yarısında hedeflenen  müslüman toplumları pasifleştirerek yok etme projelerinin iflas ettiği görüldü. Bu durum emperyalist güçlerin Sovyetlerin dağılma süreci ile birlikte müslüman coğrafyaya tekrar yönelerek aynı amaçlar doğrultusunda yeni plan ve projeler geliştirme ihtiyaçlarının ortaya çıkmasına yol açtı.

Soğuk savaş döneminin 1990’ lı yıllarla birlikte sona ermesi ile birlikte global müstekbirler insanlığın önüne önce  Yeni Dünya Düzeni  (YDD) projesini sundular. Bu düzen şimdi Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile hayata geçirilmek isteniyor.  Bölge halkları çok iyi biliyor ki bu aslında Siyonistlerin binlerce yıllık hedefi olan Büyük İsrail Projesinden (BİP) başka bir şey değildir.

Bu amaçların gerçekleştirilmesi için Bush’un güvenlik danışmanı Rice’nin de başlangıçta söylediği gibi bölgedeki 22 ülkenin sınırlarının değişmesi gerekmektedir. Bunun ilk adımları da Afganistan ve Irak’ın işgalleri ile atılmıştır.

İkinci hedef enerji kaynaklarının ele geçirilmesidir. Daha şimdiden bolge petrollerinin %40’ı olan Irak petrolleri, Afganistan’daki zengin uranyum kaynakları fiilen olmak üzere el değiştirdi. Bu durum dünya bor tuzlarının %75 ine sahip bulunan ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir.

Üçüncü olarak yüksek ve ileri teknolojinin bölge ülkelerinin eline geçmesi de engelleniyor. Bizim ülkemizde değişik zamanlarda yapılmaya çalışılan nükleer santrallerin çeşitli ‘tesadüfler’(!) sonucunda sürekli ertelenip akim kalması, bölge ülkelerinin ( Tabi ki İsrail hariç) elinde bulunabilecek nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların küresel tehdit olarak dünyaya gösterilmesi bu amaca hizmet etmektedir.

Bir başka hedef ise küresel sömürü aracı olan doların mevcut hegemonyasının sürdürülmesidir. Bölgedeki enerji kaynakları da kullanılarak  bu ülkelerin ekonomik olarak felç edilme durumunun sürdürülmesi amaçlanmaktadır. Öyle ki her imkana sahip olan bir ülke bile doları yoksa hiçbir şey yapamaz haldedir. Dolar bulmak için ise ya borçlanması ya da mevcut imkanlarını başka birilerinin bastığı kağıt parçaları ile değişmesi gerekmektedir. Bunun da özellikle bölge ülkelerinin köleliğinin devam etmesi anlamına geldiği çok açıktır. 

İkiz kulelere yapılan şaibeli saldırılar sonrasında dünyaya nizamat  vermek için yola çıkan Amerikanın yaptığı işin adını “Teröre karşı topyekün haçlı savaşı” olarak koyması da bir tesadüf değildi.

Yaşadığımız bu coğrafyaya yönelik hesaplar, bu coğrafyanın gerçeklerini, dinamiklerini, değerlerini yok sayarak belirleniyor. Bu kuşatıcı projeler bile meydana gelecek sürprizleri önleyemeyecek, kontrol altına alamayacaktır. Bunca baskı, aşağılama  ve kan, bütün hesapların boşa çıkarılacağı gelişmeleri tetikleyecektir.

 

BÜYÜK DOĞU MU  BÜYÜK ORTADOĞU MU ?

Sayın Başbakan Kültür Bakanlığının düzenlediği Üstad’ı anma toplantısında “Üstad’ın ideolocyasının kendisine bugünkü ufukları açtığını” söylemiş. Galiba bize, “Baylar ve bayanlar endişeye kapılacak  bir şey yoktur. Büyük Ortadoğu Projesi aslında Üstad’ın Büyük Doğu idealinden başka bir şey değildir.” demek istedi. Biz de Üstad’ın ideolocya örgüsünden iki paragrafı bu vesile ile hatırladık...:

“Biz hangi milleti ve siyasî zümresiyle olursa olsun, Avrupalıların hoşuna gittikçe ve alkışını topladıkça, böbürlenmek yerine başımızı taştan taşa vursak daha iyi ederiz. Zira bizim, hangi milleti ve siyasî zümresiyle olursa olsun, Avrupalının hoşuna gitmemiz ve alkışını toplamamız, ancak kendimizi tahrip ve inkarımız nispetinde kabildir.”

“Şu yüzden ki, biz Avrupalının kendi familyasından sandığı bir millet değiliz. İstediğimiz kadar ondan olduğumuzu iddia edelim, onun kılığına bürünelim ve harfleri ile yazalım, Avrupalı bu iddiamızı, hatta bu iddiada muvaffakiyetimizi alkışlarken, için için bize gülecek, bizden tiksinecek ve tuzağa kendi ayağıyla düşen bu safdil avı kaçırmamak için her şaklabanlığı yapacaktır.”

 

MÜSLÜMAN ALİMLER BİRLİĞİ

Geçtiğimiz ay içinde Tanınmış âlimlerden Yusuf El Kardavi başkanlığında, “Dünya Müslüman Alimler Birliği” kuruldu. Birlik, müslümanların kendi içlerindeki dağınıklığa son vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda İslam dünyası dışındaki toplumların da İslam dini hakkındaki yanlış bilgilerini düzeltmeyi, önyargılarını yok etmeyi de hedefliyor.

Dünya Müslüman Alimler Birliğinin amaçlarına uygun olarak hareket etmesini, hedeflediği çalışmaları en güzel bir şekilde yapmasını, müslüman birliğini sağlamasını temenni ediyoruz.

Büyük Ortadoğu Projesiyle İslam dünyasının işgal edilmek istendiği bir dönemde başta D-8 olmak üzere, Dünya Müslüman Alimler Birliği gibi önemli kuruluşlara çok ihtiyacımız var. Bu kurumlara sahip çıkmalı, işgale sömürüye ve adaletsizliğe karşı ciddi bir kalkan olduklarının farkında olmalıyız..

 

ACABA MI ?

ABD’nin eski başkanlarından Reagan, Siyonizm’in armagedon diye adlandırdığı büyük kıyamet savaşına işaret ederek “İsa ile Deccal arasında, Kudüs civarında vuku bulacak savaşı muhtemelen bizim nesil görecek.” diyordu.

Peygamberimiz, Deccal denilen büyük fitneden bahsederken, kendisinden önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmişti. Deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve “Rablık” iddiasında bulunacaktır. İslam kaynakları 70.000 yahudinin  ona tabi olacağını yazar. Hz. İsa ikinci defa avdet edecek ve deccalle savaşarak onu yenecektir. Siyonist evangelist ittifakının armagedon dediği bu savaşa bizim kaynaklarımızda Melhame-i Kübra adı verilmektedir. Bu savaşın gerçekleşeceği yer ise “atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği” haber verilen Amik Ovasıdır. Amik Ovası Konya’nın güneydoğusunda ve Torosların eteklerinde yer almaktadır

Yukardaki haber yorumdada bahsi geçen Melhame_i Kübra Peygamber efendimizin sav bahsettiği kahramanlık savaşının tarihi dogrusunu ALLAL cc bilir ama çok yaklaştıgını düşünüyorum sevgili müslüman kardeşlerim biz müslümanlarda bu çıkması yakın olan savaşa hazırlıklı olmamız gerekir diye düşünüyorum.


5012 - Hz. Muâz İbnu Cebel radıyALLAHu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün):

"Beytu'l-Makdis'in imârı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harâbı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccâl'in çıkmasıdır!" buyurdular. Sonra elini (Resûlullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muâz'ın) dizine vurdular ve:

"Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi" buyurdular."

Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalatu vesselam'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel radıyALLAHu anh'tır.)"

Ebu Davud, Melahim 3, (4294).

5013 - Abdullah İbnu Büsr radıyALLAHu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Melhame ile Medine'nin fethi arasında altı yıl vardır. Yedinci yılda da Mesih Deccâl çıkar."

Ebu Davud, Melahim 4, (4296); İbnu Mace, Fiten 35, (4093

DECCAL'İN ÇIKIŞI, VASIFLARI VE HELÂKI

Ramûz el-Ehâdis'ten Hadis-i Şerifler)
a. Ümmet İçinde Çıkacak Yalancılar
RE. 324/6. Ümmetimde yirmiyedi tane yalancı ve deccal olacak ki, onlardan dördü kadındır. Ben peygamberlerin sonuyum. Benden sonra hiçbir peygamber yoktur.
Hz. Huzeyfe RA
RE. 518/3. Deccal'den evvel, yetmiş küsur deccal olacaktır. (73-79 kadar)
Hz. Enes RA
RE. 477/10. Yetmiş tane yalancı çıkmadan kıyamet kopmaz.
Hz. İbni Amr RA
RE. 346/8. İslâmın usülleri (tutanakları) teker teker bozulacak ve halkı dalâlete düşürücü hükümet adamları çıkacak ve ondan sonra da onların izi üzerine üç deccal gelecek.
Hz. Huzeyfe RA
b. Peygamberlerin Kavimlerini Deccal'e Karşı İkazları
RE. 143/1. Nuh AS'dan sonra hiçbir peygamber olmadı ki, kavmini Deccal ile korkutmuş olmasın. Şüphesiz ben de sizi onunla korkutuyorum. Olur ki, beni görüp sözümü işitenlerden ona yetişen bulunur. Ashab dediler ki:
"--O zaman kalblerimiz nasıl olur?"
Buyurdu ki:
"--Şimdiki gibi veya daha hayırlı.
Hz. Ebû Ubeyde RA
RE. 373/8. Adem AS'ın yaradılışı ile kıyametin kopması arasındaki zamanda Deccal'den büyük hadise yoktur.
Hz. Hişam ibn-i Amir RA
RE. 362/1. Deccal sizin gibi, belki de sizden hayırlı bir kavme yetişecek. Bir ümmet ki başında ben, sonunda İsâ AS geliyor, Allah onları hor etmez.
Hz. Abdurrahman ibn-i Cübeyr RA
c. Deccal'in Çıkacağı Zaman
RE. 236/18. Melhame-i Kübra, Kostantıniye'nin fethi ve Deccal'in çıkması yedi ay veya (sene) içinde olur.
Hz. Muaz RA
RE. 319/11. Beyt-i Makdis'in mâmur olmasını, Medine'nin harab olması takip eder. Onu da Melhame'nin çıkışı ve onu da Kostantıniyye'nin fethi takip eder. Onu ise Deccal'in çıkması takip eder.
Hz. Muaz RA
RE. 258/4. Dört fitne olacak; kan, mal ve ırz mubah kılınacak ve dördüncü ise Deccal fitnesi olacak.
Hz. İmran ibn-i Husayn RA
RE. 485/9. Bir müslümana, canının çıkmasından hoş bir şey olmadıkça (canından bezmedikçe) Deccal çıkmaz.
Hz. İbn-i Mes'ud RA
RE. 485/11. Deccal insanlarca kendinden bahsedilmekten zuhul edilmedikce (unutulmadıkca) ve imamlar da minberlerde ondan bahsetmeyi terk etmedikce çıkmaz.
Hz. Saab ibni Cessame RA
d. Deccal'in Çıkacağı Yer ve Kendisine Tabi Olacak Kimseler
RE. 508/5. Şark tarafından bir cemaat meydana gelir. Kur'an okurlar hançerelerinden aşağı geçmez. Onlardan bir taife inkiraz ederse diğer taife zuhur eder. Son partileri Deccal ile beraber olurlar.
Hz. İbn-i Amr RA
RE. 207/8. Deccal şarkta, Horasan denilen yerden çıkar ve ona katmerli yüzü olanlar uyar.
Hz. Ebu Bekir RA
RE. 506/9. Deccal'e Isfahan yahudilerinden yetmişbin yahudi tabi olur. Hepsinin üzerlerinde taylasan vardır.
Hz. Enes RA
RE. 508/2. Deccal, Horasan denilen yerden çıkar. Ona bir kavim tabi olur ki, yüzleri meşin gibidir.
Hz. Ebubekir RA
RE. 97/7. Deccal şarktan, Horasan'dan çıkar ve ona kalkan yüzlüler tabi olur. (Yahudiler ve Moğollar vs.)
Hz. Ebubekir RA
e. Deccal'in Vasıfları ve Yapacağı Bazı İşler:
RE. 207/7. Deccal'in sol gözü şaşıdır. Saçları çoktur. Yanında da cennet, ve cehennemi vardır. Onun cehennemi cennet, cenneti de cehennemdir.
Hz. Huzeyfe RA
RE. 97/6. Deccal'in sol gözü kör ve alnında "kâfir" diye yazılıdır. Gözlerinin üzerinde de kalın bir perde vardır.
Hz. Enes RA
RE. 140/11. Benden evvelki peygamberlerden ümmetini Deccal ile korkutmayan hiç kimse olmadı. Onun sol gözü şaşı, sağ gözü ise perdelidir. Ve alnında "kâfir" diye yazılıdır. Yanında cennet, cehennem diye iki vadi olur. Cennet dediği cehennem, cehennemi ise cennettir.
Yanında peygamber kıyafetinde iki melek bulunur; biri sağında, biri solundadır. Bu beraberlik insanları imtihan içindir.
Deccal onlara sorar:
"--Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diriltiyorum, öldürüyorum."
Meleklerden biri:
"--Yalan söylüyorsun!" der.
Fakat bu sözü yanındaki melekten başkası duymaz. İkinci melek diğerine:
"--Doğru söylüyorsun." der.
İkinci meleğin sözünü insanlar işitir ve zannederler ki, Deccal'i tasdik etti. Bu da imtihan içindir. Sonra Medine'ye yürür. Giremeyince, "Bu onun ülkesidir!" der. Sonra Şam'a yürür Orada "Akabetü Efik" mevkiinde Allah onu helâk eder.
Hz. Sefine RA
RE. 507/10. Deccal çıkar ve beraberinde bir nehir ve bir de ateş hendeği bulunur. Kim onun nehrine girerse, günahı sabit olur, ecrini ise kaybeder. Kim ki ateş hendiğine girerse, ecri sabit olur, günahı ise sükût eder. Bundan sonra işte o kıyamet saatidir.
Hz. Huzeyfe RA
f. Deccal'in Varamayacağı Yerler
RE. 97/8. Deccal her yere varır, yalnız dört mescidin bulunduğu yere varamaz: Mescid-i Haram, Mescid-i Medine, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Tur-i Sinâ.
RE. 486/5. Deccal Mekke ve Medine'ye giremez.
Hz. Aişe RA
RE. 486/4. Medine'ye Deccal korkusu girmez. O günü Medine'nin yedi kapısı vardır ve her birinde de ikişer melek duracaktır.
Hz. Ebubekir RA
g. Hz. İsâ AS'ın Deccal'i Öldürmesi
RE. 512/12. Sizin kalanlarınız, Ürdün nehri üzerinde Deccal'la mukatele edeceksiniz. Siz nehrin doğusunda, onlar ise batısında olduğu halde.
Hz. Nuheyk ibn-i Sarimin RA
RE. 97/5. Hiç şüphe yok ki Deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Gözsüzleri ve abraşı iyi eder. Ölüleri diriltir ve "Ben Rabbinizim!" der. Kim onu tasdik ederse, fitne-i Deccale düştü. Kim de "Rabbim Allah!" der ve böyle ölürse, o zaman Deccal'in fitnesine düşmemiş olur. Ona bir daha fitne ve azab yoktur.
Deccal yerde Allah'ın dilediği kadar kalır. Sonra İsa AS gelir. O bana vekil ve benim dinim üzere gelir. Deccal'i öldürür ondan sonra kıyamet kopar.
Hz. Sumre RA
RE. 201/2. Gazâ geçerlidir; benim baas olunduğum günden, Deccal'le yapılacak gazaya kadar... Onu zalimin zulmü, adilin adaleti kaldıramaz.
Hz. Enes RA
h. Beklenen Yedi Şey Dolayısıyla Amellere Acele Etmek Lüzumu
RE. 243/1. Beklemekte olduğunuz şu yedi şey için amellere müsâraat (acele) ediniz:
1. Unutturucu fakirlik,
2. Azdırıcı zenginlik,
3. Hayatınızı ifsad edici hastalık,
4. Bunaklık verici ihtiyarlık,
5. Ani ölüm,
6. Deccal ki, o beklenen şerdir.
7. Kıyamet ki, hepsinden daha büyük ve daha dehşetlidir.
Hz. Ebû Hüreyre RA

Melhame-i Kübra nedir ?

Melhame-i Kübra, kelime manası olarak çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelmektedir. Kurtuluş Savaşı'ndaki Sakarya Meydan Muharebesi Atatürk tarafından bu isimle anılmıştır.[1][2] İslam eskatolojisinde ise ahir zamanda gerçekleşeceğine inanılan Deccal ile İsa arasındaki savaşa verilen isimdir. Hristiyan inanışında bu savaşa Armagedon adı verilmektedir.
İslam'da Deccal denilen büyük fitneden bahsedilirken, Hz. Muhammed'den önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmiştir. Deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve “Rablık” iddiasında bulunacaktır.

İslam kaynakları 70.000 yahudinin Deccala tabi olacağını yazar. İsa ikinci defa avdet edecek ve deccalle savaşarak onu yenecektir. Bu savaşın gerçekleşeceği yer ise atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği haber verilen Amik Ovası'dır. Amik Ovası Torosların eteklerinde yer almaktadır.

İbranicede har-megido: Megido dağı'dır. Burası, Yahudiler ve Evanjeliklerin kıyamet savaşının kopacağına inandıkları yerdir. Akdeniz'den 15 mil içeride, Telaviv'den 55 mil kuzeydedir. Kitabı Mukaddes'te (16/16): "ve o, onları hep birlikte İbranicede Armagedon denilen bir yerde topladı" denilmektedir Revelation'da. Bu savaşı nükleer savaş şeklinde yorumlayanlar vardır, Ezekiel 38 ve 39. bölümleri temel alarak: "Çok şiddetli yağmurlar ve dolu, yangınlar ve kükürdün kaynaması, dağların düşmesi ve yüksek kayaların çöktüğü depremler.."

ABD başkanı Ronald Reagan, 1980 ve 1983'deki konuşmalarında Armagedon'u telaffuz etmiş, "Armagedon'u yaşayacak nesil biz olabiliriz" demiştir.

Melhame-i Kübra - ARMAGEDDON

Melhame-i Kübra -ARMAGEDDON
  1. --------------------------------------
    Melhame-i Kübra, kelime manası olarak çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelmektedir.

    İbranicede har-megido: Megido dağı'dır. Burası, Yahudiler ve Evanjeliklerin k...ıyamet savaşının kopacağına inandıkları yerdir.

    Akdeniz'den 15 mil içeride, Telaviv'den 55 mil kuzeydedir.

    incilde (16/16): "ve o, onları hep birlikte İbranicede Armagedon denilen bir yerde topladı" denilmektedir Vahiy'de.

    Bu savaşı nükleer savaş şeklinde yorumlayanlar vardır,

    Ezekiel 38 ve 39. bölümleri temel alarak: "Çok şiddetli yağmurlar ve dolu, yangınlar ve kükürdün kaynaması, dağların düşmesi ve yüksek kayaların çöktüğü depremler.."

    ----------------------------------------------
    ABD başkanı Ronald Reagan, 1980 ve 1983'deki konuşmalarında Armagedon'u telaffuz etmiş, "Armagedon'u yaşayacak nesil biz olabiliriz" demiştir.

    -----------------------------------------------
    İslam kaynakları 70.000 yahudinin Deccala tabi olacağını yazar. ----------------------------------------------

    İsa ikinci defa avdet edecek ve deccalle savaşarak onu yenecektir.

    ------------------------------------------------
    Bu savaşın gerçekleşeceği yer ise atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği haber verilen Amik Ovası'dır. Amik Ovası Torosların eteklerinde yer almaktadır .

Devamını oku: http://hilalinaskerleri.webnode.com.tr/products/melhame-i-kubra-armageddon/
Ücretsiz olarak kendi web sitesinizi oluşturun: http://www.webnode.com

ORTADOGUDA NELER OLUYOR?

Eskatoloji (Yunanca έσχατος yâni “son” kelimesinden gelir) teolojinin (ilâhiyat) ve felsefenin bir bölümüdür. İnsanlığın nihâî kaderi veya dünyâ tarihinin sonuçlandıran olaylar, kısacası dünyanın sonu ile ilgilenir.
Birçok din, sekt veya kültte dünyânın sonu gelecekte olacak bir olay olarak kutsal metin, mit veya folklorda belirtilir. Daha geniş bir açıdan, eskatoloji Mesih, Mesih Çağı, âhiret ve rûh gibi konuları da kapsayabilir. Farklı inanışların eskatolojik inançları ve düşünceleri farklı olsa da belli benzerlikler var olabilir.
Yâni, Uzakdoğu mistisizmleri hâriç, dünyâdaki en yaygın üç İbrahimî dinde de “kendilerinden olanlarla ötekilerin büyük bir hârble hesaplaşıp, Cennet’ten nasiplenecekleri" vaâdi verilir…
Ufak(!) bir sürpriz ise aşağıda; kısa bir aradan sonra…
***
Daha önce de bahsettiğim bir şeyi, Armagedon Hârbi’ni bir hatırlayalım (çoğu Vikipedi’den, doğru ve güvenilir bilgilerdir, araştırdım):
Armageddon (Arapça أرمجدون, Lâtince: Armagedōn, Eski Yunanca: Ἁρμαγεδών Harmagedōn, İbranice: הר מגידו‎ har məgiddô) Musevîlik dininde Dünyâ’nın sonu geldiğinde yapılacağı kehânet edilen büyük savaşın yapılacağı yerdir.
Armegedon Dağı
Melhame-i Kübra, kelime mânâsı olarak “çok büyük ve kanlı hârb” demektir.
İbranîce’de har-megido: Megido Dağı’dır. Burası, Yahudi'lerin ve Evanjelik'lerin kıyâmet savaşının kopacağına inandıkları yerdir. Akdeniz’den 15 mil içeride, Tel Aviv’den 55 mil kuzeydedir.
Kitabı Mukaddes’te (16/16): “ve o, onları hep birlikte İbranice’de Armagedon denilen bir yerde topladı” denilmektedir Revelation’da. Bu hârbi nükleer savaş şeklinde yorumlayanlar vardır, Ezekiel 38 ve 39. bölümleri temel alarak “çok şiddetli yağmurlar ve dolu, yangınlar ve kükürdün kaynaması, dağların düşmesi ve yüksek kayaların çöktüğü depremler”…
İslâm eskatolojisinde ise âhir zamanda gerçekleşeceğine inanılan Al Deccal ile İsa arasındaki savaşa verilen isimdir. Hristiyan inanışında bu savaşa Armagedon adı verilmektedir (Christ ile Anti-Christ mücadelesi).
İslâm’da Al Deccâl denilen büyük fitneden bahsedilirken, Muhammed’den önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmiştir. Al Deccâl dünyâya şerri hâkim kılmak için savaşacak ve “Rablık” iddiasında bulunacaktır. İslâm kaynakları 70.000 Yahudi’nin Al Deccâl’a tâbi olacağını yazar. İsa ikinci defâ avdet edecek ve Al Deccal’le savaşarak onu yenecektir. Bu savaşın gerçekleşeceği yer ise atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği haber verilen Amik Ovası’dır. Amik Ovası Toroslar’ın eteklerinde yer almaktadır.
ABD Başkanı Ronald Reagan, 1980 ve 1983′deki konuşmalarında Armagedon’u telâffuz etmiş, “Armagedon’u yaşayacak nesil biz olabiliriz” demiştir.
İşin çok mânidar tarafı, İsrail ve ABG tarafından korunup kollanan ve 4. İbrahimî din olarak kabûl edilen Bahaîliğin de konuyla ilgilenmesidir
Bizzat Bahaullah yorum yapmış, hadi bu şaşırtıcı değil de…
En ilginç olanı 1. Dünya Hârbi’nin sonlarına doğru, General Allenby’nin Megiddo Hârbi’nde (1918) Dünyâ Güçleri’nin dünyânın pek çok tarafından Megiddo’ya asker sevk ederek, Türk’lerin, Bahaî’lerin o zamanki rûhânî liderini oduna bağlayıp (crucifixion: zamanla bu çarmıha germeye doğru gelişmiştir; merak edenler http://en.wikipedia.org/wiki/Crucify ve http://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Megiddo_(1918) adreslerini okuyabilir) öldürmelerine mâni oldukları şeklindeki beyandır (bkz. Maude (1997) The Servant, the General, and Armageddon. George Ronald. ISBN 0853984247)!
Hâlbuki Türklük tarihinde hiçbir zaman böyle bir cezaî müeyyide tatbik edilmemiştir ama Bahaîler buna inanıyorlar!
Megiddo Muharebesi, Britanya İmparatorluğu’nun Osmanlı Devleti ile yaptığı I. Dünya Hârbi muharebeler dizisinin en can alıcı ve sonuç vericisi olarak tarihteki yerini almıştır. Britanya İmparatorluğu’nun kesin zaferi ile sonuçlanan muharebe sonucunda, Osmanlı Devleti bütün Ürdün’ü ve Suriye’yi kaybetmiştir. Muharebenin bu şekilde sonuçlanması, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın önünü açmış ve Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Hârbi’nden çekilmesini hızlandırmıştır. Bu mağlûbiyet, bir yandan dolaylı olarak Musul ve Kerkük’ün kaybına sebep olmuş, öte yandan da Mustafa Kemâl Paşa’nın İskenderun ve Antakya üzerindeki ısrarlı tutumunun kaynağı olarak daha sonra bu bölgelerin Hatay olarak anavatana kavuşmasını sağlamıştır.
Fethullah Gülen’in Bahaî olduğuna dâir makalemi lûtfen hatırlayınız.
Kendinizi bir bulmacanın parçalarını yerine koyarmış gibi hissedebiliyor musunuz?
Biraz daha açalım…
***
Önce bir Yahudi Takvimi veya Musevî Takvimi diye yazın, meselâ teferruatlı bilgiye cemaâtin web mekânından ulaşabilirsiniz: http://www.musevicemaati.com/index.php?contentId=98&mid=47: Yahudi Takvimi (İbranî Takvim) esas itibâriyle Ay yörüngesine göre düzenlenmiş bir takvim olup önceleri 12 ay ve 353-355 gün  sürekli olarak birimlendirilen bu takvim daha sonraları bu birimlendirmenin gerek dinsel, gerek tarımsal gerekse astrolojik dönemlerin her yıl aynı mevsime getirilmesi amacıyla Güneş yörüngesine göre düzenlenen Gregoryen takvimiyle uzlaştırılarak oluşturulan ve 19 yıllık İbranî Takvimi döneminde 7 kez 13 ay ve 383-385 günlük yıllarla birimlendirilen bileşimsel (Compositif) bir takvimdir. Buna göre Tişri ayının ilk günü başlayan İbranî Takvim yılı, Elul ayının 29. günü son bulur. Musevîlik’te Bayram ve Mâtem günlerinin tarihleri Musevî Takvimi’ne göre hesaplandığından, bayramlar hep aynı tarihe gelmezler ama her zaman aynı mevsime denk düşerler.

Gerçekler hep gizleniyor - Suriye sorunu - muhalifler

ABD, İsrail, Fransa, İngiltere, Türkiye, Suudi Arabistan ve diğerlerinin oynattıkları muhalifler/teröristler roketler atarken ESAD'ın ordusunun güller atmasını mı bekliyorsunuz? Siz koca Türk milleti ile dalga mı geçiyorsunuz?

HALEPTE NELER OLUYOR?

Bugün neredeyse bütün anaakım medya organları Suriye ordusunun Halep'e dönük bir saldırı başlattığını yazdı. Oysa durum tam olarak böyle değil. Muhalefetin Halep dışından getirdiği 3 bin civarında militan, kendileri için bir "güvenli bölge" yaratabilmek için saldırı hazırlığı yapıyor.

Bir süredir Suriye ordusunun Halep'e yönelik bir saldırı hazırlığında olduğunu yazan Türk ve Batı medyası, bugün ordunun operasyona başladığını duyurdu.

17 aydır devam eden olaylar sırasında Suriye'nin ikinci büyük şehri ve ticaret merkezi olan Halep şehri muhaliflerin örgütlenebildiği bir yer olmaktan uzaktı. Geçtiğimiz Ekim ayında Esad yanlısı çok büyük bir gösteriye tanıklık eden şehir, şimdi büyük bir tehlikeyle karşı karşıya.

Halep savaşını kim başlattı?

Bir süredir kent dışından gelerek Halep'in kuzeyine yığınak yaptığı bilinen Özgür Suriye Ordusu, kuzeydeki bir dizi mahallede kontrolü ele geçirmişti. Ancak kent merkezine Suriye ordusunun hakim olduğu belirtiliyor.

Halep'in dışından şehre sokulan 3 bin silahlı militanın, Esad rejiminin Halep'i koruyamadığına dair bir algı yaratmaya çalıştığı görülüyor. Örneğin 6 gün önce Associated Press'e konuşan Muahmmed Said ismindeki Halepli bir muhalif, Özgür Suriye Ordusu'nun Halep'in dışındaki kırsal bölgelerden şehre militan soktuğunu söylemişti.

Adana'daki gizli üs görev başında!

Türkiye sınırına yakın yerlerin kontrolünü ancak ele geçirebilen muhaliflerin Halep'i ele geçirmekten çok Esad'ı politik olarak yıpratarak Libya'da olduğu gibi bir "uçuşa yasak bölge" yaratmak istedikleri anlaşılıyor. Ayrıca medyada dile getirilen "Halep'te katliam korkusu" haberleri de bu amaca hizmet ediyor. Suriye Devlet Ajansı SANA, muhaliflerin kent merkezine girerek sivilleri kaçırdığını ve canlı kalkan olarak kullandığını belirtiyor. Oysa Suriye ordusunun operasyon düzenlediği nokta kent merkezi değil, muhaliflerin konuşlandığı kuzey bölgeleri.

Üstelik dün ortaya çıkan ve Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan'ın gizlice Adana'da kurduğu askeri üssün ne işe yaradığı da Halep'te yaşananlardan kolayca anlaşılabilir.

Suriye ordusunun ağır silahlar ve tanklarla Halep'e saldırdığı söyleniyor. Oysa El Cezire, Russia Today ve CNN gibi kanalların geçtiği video görüntülerinde muhaliflerin de RPG, tanksavar ve havan toplarına sahip oldukları görülüyor. Russia Today'in Şam muhabirinin 26 Temmuz tarihinde aktardığına göre ise, muhalifler Türkiye ve Suudi Arabistan'dan Halep saldırısı için silah desteği aldılar.

Silahlı Gruplar Karşısında Suriye Hükümeti Eli Kolu Bağlı Kalamaz

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Avrupa ülkeleriyle bazı Arap ülkelerinin Suriye muhalefetini Suriye hükümetine karşı savaşa kışkırttığını ifade etti.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov; Suriye Çalışma grubunun Cenevre'de düzenlediği konferansta üstüne anlaşılan noktaların herkes tarafından tam bir şekilde uygulanması gereğine vurgu yaptı.

Lavrov; silahlı grupların büyük kentlerde bulundukları sırada Suriye hükümetinin eli kolu bağlı olarak durması vizyonunu savunmanın kesinlikle ve mutlak bir şekilde mantıklı olmadığının altını çizdi.

Arap Baharı Neden Şam'da Tıkandı?


Neden durdular?
Kıyamet senaryosundaki kilit şehir!

Arap Baharı neden Şam'da tıkandı?
Çin, Rusya, ABD, İran ve Türkiye karşı karşıya geldiği için mi?
Yoksa bu kitlenmenin daha uhrevi bir sebebi olabilir mi?
Evanjelist ve Siyonistler'in rüyasını gördüğü Armagedon Savaşı'ndan bahsediyoruz.
Dışarıdan görülen o ki Şam, kıyameti getirmek isteyen bu koalisyon için hayati önem taşıyor.
Eski Ahit'te geçen kehanetleri birarada okuyan bu koalisyon için Suriye ile ilgili her gelişme çok önemli.
Onlar için Şam'ın düşüşü 1, Yecüc-Mecüc'ün ortaya çıkışını sağlayacak 2 son halka...
Hatırlayın, Irak savaşının sorumlusu ABD eski başkanı George w. Bush, Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı'na ne diye yakarmıştı?
“Ortadoğu’da Yecüc ile Mecüc harekete geçti. İncil’in tüm öngörüleri yaşanıyor. Bana yardım etmelisin.”
(Sahi, Bush neden Fransa'ya yakardı? Fransa'nın Suriye'de bugünkü rolü ne?)
Bush'u ABD savaş makinasının başına getirenler, başkanlık seçimleri yaklaşırken Şam için çok hassas bir bekleyiş içersindeler.
Fakat bu hesaplar sadece yukarıda saydıklarımız için geçerli değil.
İran için Şam'ın, göründüğünden daha farklı bir değeri olabilir...
Ne olursa olsun, çevremizde olan biteni anlamak için dini kaynakları daha dikkatli bir gözle okumak gerekiyor.

1 Yeşaya 17: Şam kent olmaktan çıkacak, Enkaz yığınına dönecek...O gün insanlar kendilerini yaratana bakacaklar, gözleri İsrail’in Kutsalı’nı görecek.
2 Hezekiel 38: İnsanoğlu, yüzünü Magog ülkesinden Roş’un, Meşek’in, Tuval’ın önderi Gog’a çevir, ona karşı peygamberlik et.
 

Hıristiyan-Yahudi Kaynaklarına Göre Melhame-i Kübra-Armagedon

Beytullah Demircioğlu
2006 - Haziran, Sayı: 244, Sayfa: 043
İslami kaynaklarda Melhame-i Kübra olarak adlandırılan, Müslümanlar ile Yahudiler arasında yaşanacağı ifade edilen söz konusu büyük savaş, Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında Armagedon olarak ifade edilmektedir.
Eski Ahit'e göre, kıyametten bir süre önce, Mesih'in gelişiyle birlikte Mesih'e tabi olan Yahudiler ve onların düşmanları arasında büyük bir savaş yaşanacaktır. Eski Ahit'te, Yahudilerin büyük kayıplar verecekleri buna rağmen bu savaşı kazanacakları kehaneti yer almaktadır.
Yeryüzünün cennet olması için önce üzerindeki kötü insanlar ortadan kaldırılmalıdır. (Mezmur 37:38) Bu, kötülüğe son verme amacı güden Tanrı’nın Armagedon savaşında yapılacak. Ondan sonra Şeytan 1.000 yıl boyunca hapsedilecek. Bu, kötülerin dünyayı bozmasına izin verilmeyeceği anlamına gelir. Hayatta kalanlar yalnızca Tanrı’nın kavmi olacak.–Vahiy 16:14, 16; 20:1-3.
“ABD'nin etkin gruplarından olan, bir çok bürokrat, istihbaratçı ve uzmanın yanısıra eski ABD Başkanı Ronald Reagan ve Bush'un da mensubu olduğu Evanjelikler de, Armagedon'un çok yakın olduğunu, bu büyük savaşın içinde bulunduğumuz insan nesli tarafından görüleceğine inanırlar. Onlara göre, bugünkü İsrail ordusu, yakında Armagedon'da "goyim" (yahudi olmayanlar) ile savaşacak olan ordudur. Dolayısıyla İsrail'in askeri gücünü artırmak ve korumak için ellerinden geldiği kadar çalışırlar."
Bu anlayışa göre Evanjelikler, Tanrı kelamı olarak Kitabı Mukaddesin edebi manasına inanıyor ve Kitabı Mukaddes’te geçen belli bazı bölümleri İsrail’deki Megiddo ovasında yapılacak olan son büyük savaşı önceden bildirdiği şeklinde yorumluyorlar. Bu son savaş, Kitabı Mukaddes’te İbranice Armagedon diye geçiyor. ArmagedonMegiddo tepesi’ anlamına geliyor. Yani bu savaşın İsrail’deki Megiddo ovasında gerçekleşeceği iddia ediliyor.
Bu inanışa göre: Armagedon, ancak ve ancak Yahudilerin bir millet olarak “Eretz İsrail” (Vaat edilmiş toprakları kapsayan büyük İsrail)de yeniden bir araya gelmelerinden sonra gerçekleşecektir...
Evanjelikler, Yahudilerin Tanrı’nın tek seçilmiş kulları olduğuna ve onlara Tanrı’nın dünyevi iyilik, kendilerine ise uhrevi saadet vaat ettiklerine inanıyorlar. Tanrı kendilerine uhrevi saadet vaat ettiği için bu Hıristiyan siyonist gruplara mensup olanlar kendilerini Yeniden Doğmuş Hıristiyan olarak tanımlamakta ve Armagedon’u görmeyeceklerine, ve bu dönemdeki acıların hiçbirini çekmeyeceklerine inanıyorlar. Çünkü onlar kendilerinin Tanrı tarafından gökyüzüne yükseltileceklerine inanıyorlar. Aynı zamanda bu Hıristiyan gruplar kendilerini Armagedon savaşı öncesinde, o zamandaki felaket ve acılardan ayrı tuttukları, kendilerinin muaf tutulduklarına inandıkları için onlara Türkçe’de “muafiyetçi” denilmesi uygun görülüyor.
Kitabı Mukaddes’te bildirildiğine inanılan, yedi aşama şunlar:
- Yahudilerin Filistin’e geri dönmeleri.
- Yahudi Devletinin kurulması.
- Dünyanın, İsrailoğulları dahil, tüm uluslarına İncil’in vaaz edilmesi.
- Rapture (Vecd). Kilise’ye iman edenlerin Cennet’e yükseltilmesi.
- Turbulasyon (Felaket dönemi). Yedi yıl sürecek olan felaket dönemi. Bu dönemde, Yahudiler ve diğer imanlılar zulüm görecekler. Ancak yine bu dönemde iyilerle Deccal önderliğindeki kötüler savaşacaklar.
- Armagedon savaşı. İsrail’deki Megiddo ovasında yapılacak savaş.
- Deccal ve ordusunun yenilmesi ve Mesih’in krallığını kurması. Krallığın başkenti Kudüs olacak. Krallık Yahudiler tarafından yönetilecek. Bu Yahudiler Mesih’e bağlanacaklar ya da Hıristiyanlığa dönüş yapacaklar.

Kıyamet Savaşı:Melhame-i Kübra

Bugün sizlere dini yorumlara bakılarak çeşitli dinlerde kıyamet savaşı olarak adlandırılan Melhame-i Kübra dan bahsetmek istiyorum.


Kıyamet nedir?


İslama göre:
Kıyamet inancı İslam inancının (Akide) bir parçası ve inancın temel prensiplerinden biridir. Kıyamet Günündeki imtihanlar ve kargaşalar Kur'an ve Hadislerde tasvir edilmiş, GazaliIbn KesirIbn MaceBuhari gibi din bilginlerinin kitaplarında ele alınmıştır.

Kuranda:



Kur'ana göre her insan yaptıklarından ötürü kıyamet günü yargılanacaktır. (Kur'an 74:38)
Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir! (Hacc,1)
...Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır. (Hac,7)
İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye kadar hep şüphe içindedirler. (Hac,55)
...O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et. (Hicr,85)
...Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir. (Nahl, 77) Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kıyameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık. (Furkan,11)
Bilakis kıyamet onlara vaat edilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha acıdır. (Kamer, 46) "...İyi bilin ki, kıyamet saati (zamanı) hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler” (42:18)
Kıyamet günü için Kur'anda Saat (6:31, 42:17), Hesap Günü (15:35, 26:82, 38:16, 40:27), Hüküm (Ceza) Günü (74:46), Karar (Ayrım) Günü (44:40) Toplanma Günü (42:7) ve Sur'a üflendiği gün (6:73, 20:101, 23:101, 74:9-10) ifadeleri de geçmektedir.

Hadislere göre:

Hadisler Muhammed'in ölümünden birkaç asır sonra kayda alınan islamın sözlü kültür ürünleridirler. Bu sözlerin Muhammed'a ait olmaları konusu tartışmalıdır.
Bazı hadislere göre Dünyanın (muhtemelen insanlığın) toplam ömrü 7 bin yıldır (dipnot) ve Muhammed’in zamanına kadar bunun 5.600 yılı geçmiştir:
Enes b. Malik 'den, O dedi ki Resulullah buyurdu: "Dünyanın ömrü, ahiret günlerinde yedi gündür. Allah-u Teala buyurdu ki: Rabbin katında bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir. Kim bir din kardeşinin Allah yolunda bir ihtiyacını görürse, Allah Teala onun için gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçirmişcesine şu dünyanın yedi bin yıllık ömrü müddetince sevap yazar."
Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni 'den rivayet ettiler. Ben gördüğüm bir rüyayı Resulüllah'a anlattım. Bu rüyada Peygamber yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, Yedi basamaklı gördüğün minber şu dünyanın ömrü olan yedi bin senedir. Ben de O 'nun son bininde olacağım. 
Ahmet İbni Hanbel ilel'inde nakletti. Dünyadan beş bin altı yüz yıl geçmiştir.]
Bu ümmetin ömrü bin (1000) seneyi geçecek fakat bin beşyüz (1500) seneyi aşmayacaktır.
"Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi pek geçmeyecek." 

Kıyamet Alametleri:

Bazı hadis kaynaklarında mesihmehdideccal gibi kıyamet kopmadan önce gerçekleşmesi beklenen olaylar anlatılır ve bunlar kıyamet alametleri olarak değerlendirilir. Ancak bunların tamamen uydurma ve düzmece olduğunu belirten ilahiyatçılar da bulunmaktadır.[14] Kıyamet alametleri konusunda diğer bir yaklaşım da Ortadoğu bölgesinde benzerleri tarih boyunca onlarca kez olmuş olan olayların güncel olanlarını arka arkaya sayıp insanların zihninde yakın zamanda bir mehdi ve kıyamet beklentisi yaratılmasıdır.

Melhame-i Kübra:



Melhame-i Kübra, kelime manası olarak çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelmektedir.

İbranicede har-megido: Megido dağıdır. Burası, Yahudiler ve Evanjeliklerin kıyamet savaşının kopacağına inandıkları yerdir. Akdeniz'den 15 mil içeride, Telaviv'den 55 mil kuzeydedir. Kitabı Mukaddes'te (16/16): "ve o, onları hep birlikte İbranicede Armagedon denilen bir yerde topladı" denilmektedir Vahiy'de. Bu savaşı nükleer savaş şeklinde yorumlayanlar vardır, Ezekiel 38 ve 39. bölümleri temel alarak: "Çok şiddetli yağmurlar ve dolu, yangınlar ve kükürdün kaynaması, dağların düşmesi ve yüksek kayaların çöktüğü depremler.."

Hıristiyan inanışında bu savaşa Armagedon adı verilmektedir.

İslam eskatolojisinde ise ahir zamanda gerçekleşeceğine inanılan Mehdi'nin ilk zuhurunun olacağı çok büyük ve çok kanlı geçecek olan ve "büyük insan kıyımı" anlamına gelen savaştır. Ahir zaman savaşlarının ilki ve en büyüğüdür.[1] Muhammed şöyle demiştir: "Siz Yahudilere karşı savaşmadıkça, ve bu savaşları, bir kaya parçası gerisine saklanan bir yahudi -'Ey müslümanlar benim arkamda yahudi var, öldürün onu-' deyinceye kadar sürdürmedikçe hüküm günü gelmiş olmayacaktır"[2]
İslam'da Deccal denilen büyük fitneden bahsedilirken, Muhammed'den önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmiştir. Deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve “Rablık” iddiasında bulunacaktır.
İslam kaynakları 70.000 yahudinin Deccal'e tabi olacağını yazar. Deccal'in çıkışı ve İsa'nın ikinci defa avdet etmesinden önce Mehdi'nin çıkışı olacaktır. Bu çıkışın hemen öncesinde çok büyük ve çok kanlı bir savaş olacaktır. Bu savaşın gerçekleşeceği yer atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği haber verilen Amik Ovası'dır.[1] Burada 80 tümen İslam ordusu ile 80 tümen küfür ordusunun yani bir milyona bir milyonluk iki ordunun birbirine gireceğine inanılmaktadır.[3][4][5] 80 tümenlik İslam ordusunun 17 tümeninin tamamen Türkler'den oluşacağı belirtilmiştir.[6] 80 tümenlik İslam ordusunun komutanlığını Mehdi yapacak ancak kendisinden çok az kişi haberdar olacak; herkesçe bilinmeyecektir.[1] Amik Ovası Torosların eteklerinde yer almaktadır.
Kurtuluş Savaşı'ndaki Sakarya Meydan Muharebesi Atatürk tarafından bu isimle anılmıştır.[7][8]
ABD başkanı Ronald Reagan, 1980 ve 1983'deki konuşmalarında Armageddon'u telaffuz etmiş, "Armageddon'u yaşayacak nesil biz olabiliriz" demiştir. Ünlü Nakşibendi şeyhi Muhammed Nazım Kıbrısi ise Armageddon'un hicri 1433 yılında (1433 Beraat gecesinden 1434 Beraat gecesine kadar) olacağının beklendiğini açıklamıştır

Armegeddon ile arasındaki ilişki nedir?

İslam'da Melhame-i Kübra olarak bilinen savaş ile Hristiyanlık ve Musevilik'te Armageddon olarak bilinen savaş terminolojide aynı şeyi ifade etmektedir. Aralarındaki temel fark beklenen bu savaşın genel içeriği ile ilgili üç farklı dinin yaklaşımıdır.
İslam'da bu savaşın Amik ovasındaHristiyanlık ve Musevilik'te ise Megiddo dağının eteklerinde olacağına inanılmaktadır. "Megiddo dağının etekleri"nden Amik ovasının kastedilip kastedilmediği ise net değildir. Ancak net olan husus İslam'da savaşın gerçekleşeceği yer Amik ovası ile referans verilirken; Hristiyanlık ve Musevilik'te Megiddo dağı ile referans verilir.
İslam inancında bu savaşın Mehdi'nin ilk zuhurunun olacağına ve Mesih'in bu savaşta yer almayacağına inanılırken; Hristiyanlık ve Musevilik'te savaşın Mesih'in önderliğinde yapılacağına inanılmaktadır.

Armegeddon

Hristiyanlık inanışına göre kıyamet savaşı armegeddondur.
Kitabı Mukaddes'in Vahiy bölümünde geçen Armagedon sözcüğü Museviler'den daha çok Hıristiyanlar için önem taşır. Museviler İsa'yı Atanmış Kral (Mesih) olarak kabul etmezler ve başka birMesih beklerler. Bu nedenle Armageddon'la ilgili kavramlar Kitabı Mukaddes'in tümü için geçerli olsa da, Vahiy kitabındaki anlatımlar Museviler için geçerli olmaz.

“Altıncı melek tasını büyük Fırat Irmağı'na boşalttı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılsın diye ırmağın suları kurudu. Bundan sonra ejderhanın ağzından, canavarın ağzından ve sahte peygamberin ağzından kurbağaya benzer üç kötü ruhun çıktığını gördüm. Bunlar doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar. …… :Üç kötü ruh, kralları İbranice Armagedon denilen yere topladılar. Yedinci melek tasını havaya boşalttı. Tapınaktaki tahttan yükselen gür bir ses, “Tamam!” dedi. O anda şimşekler çaktı, uğultular, gök gürlemeleri işitildi. Öyle büyük bir deprem oldu ki, yeryüzünde insan oldu olalı bu kadar büyük bir deprem olmamıştı.Büyük kent üçe bölündü. Ulusların kentleri yerle bir oldu. Tanrı büyük Babil'i anımsadı, ona ateşli gazabının şarabını içeren kâseyi verdi. Bütün adalar ortadan kalktı, dağlar yok oldu. İnsanların üzerine gökten tanesi yaklaşık bir talant ağırlığında iri dolu yağdı.[1]( Dolu belası öyle korkunçtu ki, insanlar bu yüzden Tanrı'ya küfrettiler.” [2](Vahiy 16 : 12-21)

Dini Yorumlar:

Armageddon'da savaşacak olanlar gökteki “Atanmış Kral” ile onu izleyen emrindeki meleklerden oluşan göksel ordulardır. Karşılarında olanlar ise, İsrail'in de aralarında olduğu "bütün dünya kralları"dır. Musevi inancı İsa'yı Mesih (Atanmış Kral) olarak kabul etmediği gibi, onlar açısından Kitabı Mukaddes'in Malaki kitabından sonraki kısımları da geçersizdir. Bu açıdan da Armageddon sözcüğünün günümüz İsrail'iyle bir ilgisi yoktur. Kitabı Mukaddes'te geçen İsrail, Siyon, Yeruşalim gibi sözcükler İsa'dan sonraki dönemde yalnızca gökteki asıllarını simgelemek amacıyla kullanılırlar ve Yeryüzündeki harfi anlamlarıyla ne günümüzdeki İsrail devleti ne de İsrailliler için geçerlidir.[3] Ayrıca Armageddon için Tanrı'nın Savaşı olarak da söz edildiğinden anlamı daha geniştir. Dünya'nın Sonu ifadesi ise dünya sözcüğüyle neyin kastedildiğiyle ilgilidir. Dünya hem Yerküre için, hem de üzerindeki insanlar ve düzen için kullanılan bir sözcüktür. Vahiy kitabındaki kastedilen dünya, Dünya'nın üzerindeki eski düzenin taraftarları olan insanlardır. Vahiy kitabına göre ortadan kalkacak olan "önceki düzen"dir:[4]
Armageddon sözcüğü esas olarak kesin zaferi anlatmak için kullanılan bir terimdir. Dünya'nın eski düzeninin ortadan kalkacağına ilişkin güvenceyi perçinlemek amacıyla kullanılan bir sözcüktür. Çünkü geçmişte Megiddo'da yapılan her savaş daima bir tarafın tam zaferi ve diğer tarafın tam bir yenilgisi şeklindedir.
Vahiy kitabı Armageddon'a doğru oluşacak olayları da anlatır. Bunlar Armageddon'dan hemen önce olacak Tanrısal kaynaklı harabiyetlerdir. Armagedon öncesinde gerçekleşmesi gereken bir olay Büyük Babil'in yok edilmesidir. Vahiy kitabında söz edilen "Büyük Kent"in "Büyük Babil" olduğu açıklanır. Büyük Babil için aynı zamanda "Fahişe-Dünya fahişelerinin anası" ifadesi kullanılır. Buna göre Büyük Kent, Büyük Babil ve Fahişe aynı şeydir. Buradaki anlatım mecazdır ve fahişelik yapan bir insanı kastetmez. Buradaki fahişe dinsel bir fahişedir ve iğrençlikler yapan biridir. Vahiy kitabının diğer kısımları bunun bütün yeryüzündeki sahte Babil kökenli dinler olduğunu gösterir. Bu açıdan sahte dinlerin kökeninin Babil Kulesi'nin yapılış zamanlarına gittiği de gösterilir. Babil Kulesi'nin yapımının engellenmesi ve insanların farklı diller yüzünden bölünmesiyle Şinar Ova'sından göçü Pelek'in (Pelek: bölünme) doğduğu yıl olan Mö. 2239 yıllarıdır (Kitabı Mukaddes-Başlangıç). İnsanların yeryüzüne dağılmasına neden olan bu büyük göçle, aynı zamanda insanların dinsel inançları da bütün gittikleri yere dağılmış olmaktadır. Birbirlerinden farklı gibi görünen bu dinler Kitabı Mukaddes'e göre Nimrod'la ve Babil Kulesi ile başlamıştır ve özünde aynı sahte inançları barındırırlar.[5]
Vahiy 17:14'te ifade edilen "Kuzu'ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecek. Çünkü Kuzu, rablerin Rabbi, kralların Kralı'dır." sözü doğrudan Armageddon savaşına atfeder. Burada kuzu olarak kastedilen Atanmış Kral (Mesih)'dır. (Mesih: Atanmış Kral). Atanmış Kral İsa'nın gökteki adı Mikael'dir ve kendisine verilen görevi yerine getirmek amacıyla Armageddon savaşını başlatacaktır. Ancak öncelikle bu savaş başlamadan önce "Yedi başlı, on boynuzlu kırmızı canavar" olarak Birleşmiş Milletler ve buna bağlı tüm uluslar (Kırmızı Canavar: Denizden çıkan Canavar'ın canlanmış sureti) "Büyük Babil"e saldırarak dünyadaki bütün sahte dinleri ortadan kaldıracaktır. Armageddon savaşından önce, Babil Kulesi'nin yapılışıyla ortaya çıkıp, Babil'den göçle bütün dünyaya yayılarak gelişip çeşitlenen tüm Babil kökenli dinler yok edilecektir. Bu olayın başlaması için gerçekleşecek işaret ulusların belirgin bir şekilde yapacakları "barış ve güvenlik" ilanı olacaktır. Uluslar bu ilanı yaparak dünyanın sorunlarını çözme yolunda başarılı olduklarını iddia etmiş olacaklar. Bu barış ve güvenlik ilanı ise, hiçbir şekilde ulusların Dünya'nın sorunlarını gerçekten çözdükleri anlamına gelmeyecektir.[6] [7] Bu "Büyük Sıkıntı" adı verilen bir dönemin başlangıcı olacaktır. Büyük Sıkıntı'nın zirvesi ise Armageddon savaşıdır. Bu savaş yalnızca Canavar'ı ve Canavar'ın düzenini yeğleyen insanları yok etmekle kalmayacak, aynı zamanda Şeytan ve cinleri de yakalanarak 1000 yıl hapsedilecekleri "Uçuruma" atılacaklar, Armageddon Savaşı böylece sona ermiş olacaktır.[8]
Kitab-ı mukaddese göre Armageddon eski düzenin sonu ve yeni düzenin başlangıcını oluşturan bir dönüm noktası olacak, Atanmış Kral (Mesih) Armageddon'dan sonra yeryüzünde 1000 yıl krallık sürecektir. Kitabı Mukaddes'e göre Armageddon'da hayatta kalacak insanlar, Atanmış Kral'ın yönetiminde Yeryüzünü cennete çevirecekler ve eski dünyanın bütün dertlerinden uzak sonsuz bir yaşama kavuşmuş olacaklar.[9] Armageddon savaşı eski düzenin yeryüzüne çevre kirliliği, türlerin yok edilmesi, savaşlar, terör gibi çeşitli şekillerde verdiği tahribatı engellemek ve Dünya üzerindeki düzeni ve yaşamı insanlar için yaşanabilir kılmak amacıyla tamamen yenilemek için yapılan son savaştır.[10] Armageddon'da olacaklardan bazıları şu şekildedir:
  • Gökteki güçler (Şeytan ve cinleri) cezalandırılacaklar: [11]
  • Yerde insanlar cezalandırılacaklar. [12][13]
  • Armageddon'a Magog'lu Gog olarak adlandırılan Şeytan'ın ulusları Tanrı'ya karşı kışkırtması yol açacak. [14][15]
  • Uluslar masaradaki üzüm gibi çiğnenecekler. [16]
  • Kurtulanlar olacak.

Yeri ve Zamanı:

Armageddon'un başlayacağı zamanın işaretleri Kitabı Mukaddes'te verilmiştir. Ancak bu işaretler çoğunlukla olaylar olarak verilmiştir. Sayı olarak verilenler ise belirli bir tarih vermeyi amaçlamaz. Yine de verilen bilgiler Kitabı Mukaddes'in tümünün birlikte değerlendirilmesiyle anlaşılabilmektedir. Nebukadnezar'ın gördüğü rüyadaki heykel [23] ve daha sonra Daniel peygamberin rüyetlerde gördükleri bu zamanların anlaşılmasında çok önemli bir yer tutar. Burada anlatılanlar Canavar'ı oluşturan unsurların hangisinin sırayla birbirini takip edeceğine ilişkindir.[24] Nebukadnessar rüyasında bir heykel görür ve Daniel peygamberin yorumuna göre heykelin altından olan başı Babil'dir. Daha sonra ise sırasıyla başka krallıklar dünya egemenliğinde öne geçeceklerdir. Babil'i sırasıyla, Med-PersYunanRoma izleyecektir. Bu bilgilerin değerlendirilmesi ise Daniel'in canavarlarla ilgili gördüklerinden kaynaklanır ve yoruma dayanmaz.[25]
Heykel'in ayaklarıyla ise ikili bir dünya gücünün egemenliği anlatılır. Bu ikili yapıdaki dünya gücü son dünya gücü olarak yerini alacaktır. Rüya'nın devamında Tanrı'nın dağından kopan bir taşın heykelin ayaklarına çarparak heykeli tümüyle parçalayıp yok ettiği anlatılır. Heykel'in ayaklarının ikili yapıda ortak bir dünya gücü oluşturan Britanya ve ABD olduğu yorumu vardır. Danyal'ın yaşadığı dönemde ilk dünya gücü olan Mısır ve ikincisi olan Asur imparatorlukları devirlerini tamamladıklarından, heykel ve hayvanlarla temsil edilen dünya imparatorlukları Babil ile başlar. Bütün bu imparatorluklar toplam olarak yedidir ve Vahiy kitabındaki "Denizden çıkan canavar"ın yedi başını oluşturur. Sıralaması: Mısır, Asur, Babil, Med-Pers, Yunan, Roma, Britanya-ABD'dir.
Nebukadnessar'ın gördüğü başı göklere erişen devasa bir ağaçla ilgili rüyasında zamanlar da sözkonusudur. Burada verilen zaman simgesel 7 vakit olarak verilmiştir.[26] Buradaki ağaç ve bu ağaçla temsil edilen Nebukadnessar, asıl olarak Tanrı'nın Egemenliği'ni temsil etmektedir. Nebukadnessar'ın yedi vaktin sonunda krallığını geri aldığı gibi Tanrısal Krallık da insanların elinden geri alınacaktır. Bu rüya ile eski İsrail'in sürgüne gittiği tarihten itibaren geçecek bir yedi vaktin olacağı ve bu vaktin sonunda ise, ağacın yeniden filiz(Krallık Filizi) vereceği anlatılır. İsraillilerin sürgüne gittikleri tarih Mö. 607 yılıdır. Vahiy kitabı 3,5 vakitten 1260 gün olarak sözettiğinden, yedi vaktin 2520 gün olduğu tespiti yapılır (3,5 + 3,5 = 7), (1260 + 1260 = 2520) ve gün kavramı Kitabı Mukaddes'teki başka sözlere dayanılarak yıl olarak hesaplandığında 1. Dünya Savaşı'nın başladığı 1914 yılına varılır. Çünkü yalnızca harfi olarak hesaplanacak olsaydı bu 2520 gün yalnızca 7 yıl olarak Mö. 600 yılını işaretlemiş olacaktı (Mö. 607 - 7 = Mö. 600). Nebukadnessar'ın rüyasındaki ağaç ile Atanmış Kral olarak İsa'nın ikinci gelişi birbiriyle doğrudan ilişkilidir.[27] Çünkü konuda Canavar'ın süresinin bitimine yakın zamanlarda İsa'nın Atanmış Kral olarak yetkilendirileceği anlatılır. Bu dönem İsa'nın Atanmış Kral olduğu "son günler"dir. Son günlere ilişkin olarak ise, öğrencilerinin İsa'dan kendilerine söylemesini istedikleri belirtiler(alametler) bu dönemin nasıl olacağı bilgisini verir. İsa Atanmış Kral olarak yetki aldığı dönemin başlıca işaretlerinin savaşlar, kıtlıklar, depremler ve salgın hastalıklar olacağını söyler.[28][29][30] Ayrıca kötü bir insan soyunun [31] bu dönemin tümünü yaşayıp göreceğini ve bu nesil ölüp tükenmeden Armageddon'un bu neslin başına geleceğini bildirir.[32][33] Atanmış Kral Armagedon öncesinde bütün insanlarla ilgili olarak bir yargıda bulunacak ve buna göre insanlar ölüm ya da yaşam için işaretlenecekler.[34]
Olayların Sırası:
  • İsa'nın Atanmış Kral olarak hazır bulunuşu: İsa'nın Daniel kitabına göre Atanmış Kral olarak tahtına geçişi arasındaki 2520 yıllık dönemin bitişidir Mö. 607 (Mö. 606 + 607'den 3 ay) ile Ms. 1914 (1913 + 1914'den 9 ay). Bu tarihten itibaren son günlerin belirtilerinin (alametlerin) görüldüğü bir dönemin oluşması. Belirtilerin tümü birden aynı dönemde meydana gelecek ve hepsi tek bir alameti oluşturacaktır. Benzer şekilde geçmişte de olmuş savaşlar, kıtlıklar, depremler, salgın hastalıklar, yozlaşmış bir insan toplumu, yeryüzünün kirletilmesi şeklindeki belirtiler, tümü birden aynı dönemde oluşmadığı için verilen alameti oluşturmazlar. Bu dönemdeki "bütün bu olayları(belirtileri)" görenlerin tümü ölüp, geçip gitmeden son gelecektir. Bu bir insan neslinin yaşam süresinin ortalaması anlamına gelmez. Bu dönemdeki olayları yaşayıp gören bazı insanlar diğerlerinden daha uzun yaşayabilirler; ancak mutlaka bu dönemden bazı insanlar Armageddon'un geldiğini de görmüş olacaklar.
  • Atanmış Kral'ın Krallığı hakkında duyuru yapılması: İncil sözcüğünün anlamı müjdedir ve Atanmış Kral'ın dünya yönetimini ve yeryüzü üzerinde yapacağı değişiklikleri kasteder.[35]
  • Ulusların "barış ve güvenlik" ilanı yapmaları: Ulusların dünya sorunlarını halletme yönünde önemli ilerlemeler sağladıklarını iddia etmeleri. Bu iddialar yalnızca sözde kalacak ve gerçek bir "esenlik ve güvenlik" sözkonusu olmayacak.
  • Ulusların Tanrı'nın yönlendirmesiyle sahte Babil dinlerini yok etmeleri: Barış ve güvenlik ilanının yapılmasıyla sahte dinleri yok etmek üzere belirlenen zaman gelmiş olacak.
  • Armageddon'da ilk saldırıyı uluslar başlatacak: Şeytan ve cinleri bütün ulusları Tanrı'ya karşı savaşmak üzere kışkırtacak. Şeytan ve cinleri Tanrı'nın kendisi için ayırdığı "koyun" türünden insanları yok etmek üzere bütün ulusları saldırıya geçirmesi Armageddon'un başlamasına yol açacak.
  • Armageddon'un başlaması: Tanrı'nın kendi toplumunu korumak için derhal harekete geçerek bütün bu ulusları tümüyle yok etmesi. Tanrı bunları yaparken Atanmış Kral İsa'yı (Mikail) ve melek ordularını kullanacak. Armageddon savaşı bütün Yeryüzü'nü kapsayacak ve şiddetli olacak; ancak Armagedon'un şiddeti Yeryüzü'nü bir daha yaşanmaz hale getirecek derecede olmayacak. Armageddon'da Şeytan ve cinleri yakalanıp 1000 yıl için "uçurum"a atılacaklar ve etkisiz kılınacaklar. 1000 yıllık dönemin sonunda ise Şeytan ve cinleri tamamen yok edilecekler.
  • Atanmış Kral'ın 1000 yıllık yönetiminin başlaması: Armageddon'da yalnızca Atanmış Kral'ın tarafındaki insanlar sağ kalacaklar, diğerleri ise yok edilmiş olacaklar. Eski dünya düzeni ve destekleyicilerinin olmadığı yeni dönem, İsa'nın Yeryüzü'nü iyiler için cennet haline getireceği göksel bir yönetim dönemi olacak. Atanmış Kral'ın yanında 144000 kişi daha kendisiyle birlikte yardımcı yöneticiler olarak görevli olacaklar. Geçmişte ölmüş kişiler den bir çoğu bu dönem de diriltilecekler ve eğitim alacaklar.

Canavar 666.
Canavar Kitabı Mukaddes'de çeşitli şekillerde ifade edilir. Bazı kısımlarında Nebukadnezar'ın gördüğü rüyadaki heykel olarak, ayrıca Danyal'in rüyetlerde gördüğü çeşitli canavarlar şeklindedir. Canavar olarak ifade edilen kavram Kitabı Mukaddes dışı kaynaklara göre farklı adlar da taşır. Bunların en başta gelenleri aşağıdaki simgelerdir. Bunların tamamı Canavar 666'ya denk kavramları oluştururlar:
  • İştar ve İştar'la aynı kimliğe sahip olup ancak farklı adlar taşıyan bazı tanrıçalar: Astarte, Artemis, İsis, Kibele, Venüs vd.
  • Alttaki piramit: Bu piramitin üst kısmı hariç, üstü kesik olan alt kısmı. Bu kısım Piramit 32 olarak adlandırılır.
  • Beş Köşeli Yıldız: Venüs (Zühre) gezegenini simgeler. Venüs Dünya ile Güneş arasındadır ve bazı özellikleri nedeniyle İştar'ın simgesidir.
  • Dörtgen: Alttaki piramitin tabanını simgeler ve çapraz şekildedir. Bu şekil kutuplara göre köşeleri + şeklini verir.
  • Dört Köşeli Yıldız: Dörtgen şeklin kenarlarının inceltilerek yıldız şekline getirilmesinden oluşur. Şekli haça benzese de haç değildir.
  • Pusula: Pusula Gülü olarak da adlandırılır. 32 yönü gösterir. 32 olmasının nedeni 33. derecenin Marduk'a ait olmasındandır. (Alttaki piramit: 1 Marduk + 32 = 33) Bu şekilde üst ve alttaki piramitlerdeki 2 adet 33 toplamda Marduk'un sayısı olan 66'yı verir.
  • Gül: Özellikle kırmızı gül İştar'ın simgesidir. Kırmızı renk İştar'ın rengidir. Kırmızı gül dikenleriyle birlikte kullanılır; çünkü kan dökme özelliğini gösterir.
  • Kalp Sembolü: Kalp sembolünün üst kısmı İştar'ın kalçalarını simgeler. Kalp sembolünün alt kısmı Marduk'un küreği şeklini verir.
Bu simgeler çoğu zaman Marduk ve Marduk'un diğer sıfatları olan Tammuz ve Baal'a ait simgelerle birlikte kullanılırlar. Bu şekilde ikili bir yapı ortaya çıkar. Bu durum iki sevgili şeklinde gösterilir. Baal ile Astarte, Haç ile Gül (Gül Haç), Lale ile Gül, Piramitin kesik üst kısmı (1 Marduk) ile piramitin kesik alt kısmı (32'yle temsil edilen Canavar 666) ya da Kartal ile Piramit 32 gibi çeşitli eşleştirmeler bunlar arasında yer alır. Bütün bunların doğrudan anlamı ise Marduk adıyla Şeytan ile dünyayı yönetmek için kullandığı Dünya Düzeni'dir. Bu düzenin başlıca üç temel unsurunu siyasal, ticari ve dinsel unsurlar oluşturur. Ancak Kitabı Mukaddes Armageddon'da yok edilinceye kadar bu Dünya Düzeni'nin sürmesine izin verildiğini ve Tanrı'ya ait şeyler dışında karşı gelinmemesi gerektiğini söyler. Bunun nedeni eksik ve kusurlu da olsa bir düzenin olmasının, hiçbir düzenin olmayıp bir kargaşa ortamının oluşmasından daha iyi olmasıdır. Bu yüzden siyasal yapılar yaptıkları toplumsal hizmetler nedeniyle "Tanrı'nın hizmetçisi" olarak adlandırılmaktadır. [36]
Baş kaldıran ve asi sözcükleri Marduk'un, karşı gelen ise Şeytan sözcüğünün anlamını oluşturur. Bu şekilde her iki ifade de aslında aynı kişiyi kasteder. Ancak Şeytan sözcüğü çok açık bir şekilde kullanıldığından birçok yerde bu sözcük yerine Marduk sözcüğü kullanılır. Marduk ve Şeytan sözcükleri anlam olarak fark taşımazlar. Ayrıca Marduk sözcüğünün ilk harfi ile ilk iki harfi kullanılarak birçok farklı kullanım alanı bulunmaktadır. Tıpkı alttaki piramitin tersi olan ve V harfiyle temsil edilen üstteki bir piramitin olması gibi, Marduk'un M harfinin tersi olarak da W harfi üstteki ters piramiti simgeleyen V harfiyle birlikte kullanılır. Lale şekil olarak W harfini verir ve ters duran bir lale de M harfinin karşılığıdır. M ve W harfleri Marduk'u yani Şeytan'ı simgelemektedirler. Bu yüzden pek farkedilmese de kutsal sayılan Aum sözcüğünün simgesinde yan duran bir M ya da W harfi göze çarpar.